25 Ocak 2015 Pazar

YDS İçin Almanca Kelime Listesi

YDS İçin Almanca Kelime Listesi





die Verfassung
anayasa, durum
das Grundgesetz
die Vereinigung
birleşme, birlik, dernek, sendika
terrorristische Vereinigung
 terörist grup
der Zweck
amaç, anlam, maksat
die Absicht, der Vorsatz, das Ziel
die Tätigkeit
çalışma, etkinlik, iş

das Strafgesetz
ceza yasası

zuwiderlaufen
aykırı olmak, başkaldırmak

sich gegen etwas sperren
bir şeye karşı direnmek

gegen
aleyhinde, karşı, karşılığında

das Volk, die Völker
halk, ulus
die Nation, die Bevölkerung,
das Völkerrecht
devletlerarası hukuk

die Verständigung
anlaşma, uzlaşma, bildirme

das Hauptwerk
baş yapıt, büyük eser

absolut
kesin, şartsız, tamamen

wahren
korumak, saklamak, hak etmek

gleichförmig
düzgün, tekdüze, benzer

die Beziehung
bağlantı, ilişki

irgendein
herhangi bir
irgendetwas
äußeren Gegenstand
dışsal bir nesne

verfließen
akıp gitmek

das Vermögen
güç, kuvvet, sermaye, servet

scheinen
görünmek, parlamak

Exterritorialität
yurt dışında politik dokunulmazlık

die Vertretung
temsilcilik, vekillik, Büyükelçilik
Vertretung eines Staates im Ausland
bestehen
başarmak, bulunmak, geçmek

die Ausnahme
istisna, kural dışı

die Gerichtsbarkeit
yargı

Zwangsgewalt
yaptırım gücü

das Gebiet
alan, bölge, arazi

nahezu
adeta, sanki, tahmini, takriben

hinüber
öteye, karşı tarafa
herüber
falls
eğer, şayet, halde, takdirde

zugunsten
lehine, yararına

die Kündigung
fesih, işten çıkarma

der Mietvertrag
kira sözleşmesi

bedürfen
bir şeye ihtiyacı olmak, lüzumu olmak

ordentlich
itinalı, iyice, planlı

die Einhaltung
uyma, riayet etme

vereinbaren
anlaşmak, kararlaştırmak

gesetzlich
meşru, yasal

bestimmt
belirli, kesin

die Kündigungsfrist
ihbar süresi

voraussetzen
varsaymak, şart koşmak

wobei
... ile birlikte, yanısıra, neyin yanında?

wegen eines Formfehlers
usule uymadığından

abkapseln
yalıtmak ayırmak

allgemein
genel olarak

Alltagstauglichkeit
günlük kullanıma uygunluk

als ob
sanki gibi

Alterung
yaşlanma, eskime

die Amtspflicht
memuriyet, resmi görev

die Annahme
varsayım, alma, kabul etme

anvertrauen
güvenmek, emanet etmek, teslim etmek

die Aufenthaltsgenehmigung
oturum izni

sich auskennen
hakkında bilgi sahibi olmak

ausschließen
dışlamak, istisna etmek, çıkarmak

ausschließlich
sadece, haricinde, sınırlanmış

die Ausübung
uygulama, yapma, egzersiz

behaupten
iddia etmek

die Behausung
konut

bekleiden
giydirmek, örtmek, kaplamak

berechtigen
yetki vermek

besagt
söz konusu, dedi, söyledi
das besagt nichts.
bu hiçbir şey anlatmaz.
bisher
şimdiye kadar, bu güne kadar, eskiden olduğu gibi

der Brand
ateş, yangın, yanma

dadurch
böylece, dolayıdır ki

das Sittengesetz
ahlak kuralları

der Boden
taban, döşeme, yer, zemin, dip

der Kasten
kutu, sandık, kasa

der Wettbewerb
yarışma, rekabet

in Anbetracht dessen
bu durum karşısında

ungeachtet dessen
buna rağmen, yine de

die Abwehr
koruma, korunma, savunma

die Decke
örtü, kılıf, tavan

die Entfaltung
gelişme, açma, açılma

der Dienst
görev, hizmet

außer Dienst
emekli, görevden ayrılmış

die Ehe
evlenme, evlilik

ehe
-den önce

das Einkommen
gelir

entgegen
aksine, aykırı, karşı, yönünde

erbrechen
kusmak, zorla açmak

verbrechen
suç işlemek, cinayet

erschwinglich
uygun fiyatlı

festlegen
kesin olarak belirlemek, saptamak, kararlaştırmak

florieren
gelişmek, güzelleşmek, iyi gitmek

fordern
istemek, talep etmek, davet etmek

fortzuführen
sürdürmek, devam etmek

die Genugtuung
memnuniyet

die Völkerwanderung
kavimler göçü

die Grundrechte
temel haklar

entweder
ya, ya da

Verfassung festgeschriebene Größen
Anayasal olarak korunan değerler

bewahren
korumak, saklamak

es gilt
söz konusudur

Das gilt nicht!
Bu sayılmaz!

wirksam
etkili

die Beachtung
sayma, dikkate alma

einfordern
bir şeyin yapılmasını istemek

die Auffassung
fikir, görüş, kanı

eigene
kendi, ait

auf eigene Faust
kendi başına

der Wert
değer, kıymet

der Antrieb
özendirme, tahrik, teşvik

Prozess
dava, süreç, işlem

politischen Prozess
siyasi süreç

die Komponente
bileşen, parça, unsur

stark
 güçlü, yoğun, kalın

beachten
dikkat etmek, hesaba katmak

begründen
kurmak, sebep göstermek

während
iken, sırasında, esnasında

die Definitionen
tanımlar

führen
götürmek, yönetmek, yürütmek

konservieren
korumak, muhafaza etmek, konserve yapmak

verletzen
incitmek, gücendirmek, yaralamak

sich betragen
davranmak, muamele etmek

verstellen
ayarını bozmak, yerini değiştirmek

sich verstellen
rol yapmak, sahte tavır takınmak

versiegen
bitmek, kurumak, tükenmek

begreifen
kavramak, anlamak

betagt
eski, yaşlanmış, yaşlı

beständig
dayanıklı, devamlı, sabit

wetter beständig
hava şartlarından etkilenmez

basieren
dayanmak, istinat etmek

steif
dik, katı, sert

wallend
çalkantılı, dalgalı, engebeli

besitzen
sahip olmak, haiz olmak

wirken
etkili olmak, tesir etmek; çalışmak

stammeln
kekelemek

stammen
soyundan gelmek, çıkmak

weben
dokumak, örmek

Teppiche weben
halı dokumak

die Waise
kimsesiz, yetim, öksüz

die Würde
onur, şeref, vakar

die Wende
döndürme, dönemeç, dönüm noktası

der Wandel
değişiklik, değişim

bezeichnen
göstermek, işaret etmek, isimlendirmek

der Hinweg
gidiş yolu

hinweg
öteye, başka yere

iktisat, ekonomi

das Grundmuster
esas numune-ana şablon

regelmäßig
kurallı, düzenli

die Schwankung
farklılık, değişim, sallanma

ökonomisch
ekonomik, iktisadi, tutumlu

stattfinden
vuku bulmak, olup bitmek, yer almak

beispielsweise
örneğin, sözgelimi, mesela

Produktion
üretim, yapım, imalat

die Beschäftigung
çalışma, meşguliyet, uğraşı

der Zinssatz
faiz oranı

Preise
eder, fiyat, ödül

die Folge
sıra, dize, silsile, devam

zyklisch
devirli, dönemsel, çevrimsel

gesamtwirtschaftlich
makro-ekonomik

entstehen
doğmak, oluşmak, ortaya çıkmak

der Grad
derece, rütbe

Kapazitätsauslastung
Kapasite kullanımı

der Indikator
gösterge, belirteç, emmare

Bruttoinlandsprodukt
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

der Treibhauseffekt
sera etkisi

die Fachkenntnis
mesleki bilgi, uzmanlık

das Ritual
adet, ritüel

die Tradition
Gelenek

das Kulturerbe
Kültürel Miras

der Einfluss
etki

die Verhaltensregeln
toplumsal normlar

der Multikulturalismus
çok kültürlülük

die kulturelle Vielfalt
kültürel çeşitlilik

der Schmelztiegel
kaynaşma noktası

die ethnische Gruppe
etnik grup

die Volkskultur
halk kültürü

die typische Küche
bir yere özgü yemek

die Gastronomie
mutfakla ilgili

die Volksmusik
halk müziği

die traditionelle Musik
geleneksel müzik

die Landessprache
ulusal dil

die Minderheitensprache
azınlık dili

die Architektur
mimari

die Kunstwerke
sanat eseri

die Kulturstätte
kültürel yapıt

die Umweltprobleme
çevre sorunları

die Naturkatastrophe
doğal afet

der Wirbelsturm
hortum

der Orkan
kasırga

der Zyklon
alçak basınç merkezi

das Erdbeben
deprem

der Vulkanausbruch
volkanik patlama

das Seebeben
deniz depremi

die Überschwemmung
sel

das ölverschmutzte Meer
deniz petrol kirliliği

die Dürre
kuraklık

die Wüstenbildung
çölleşme

die Entwaldung
ormansızlaşma

die vom Aussterben bedrohten Tiere
nesli tükenmekte olan hayvanlar

die Luftverschmutzung
kirlilik

die kontaminierenden Reststoffe
kirli atık

die Emission von verunreinigenden Gasen
zehirli gazların salınımı

der saure Regen
asit yağmuru

die globale Erwärmung
küresel ısınma

der Klimawandel
iklim değişikliği
Der Klimawandel kann große Naturkatastrophen verursachen.
das Schmelzen der Pole
buzulların erimesi
Die globale Erwärmung verursacht das Schmelzen der Pole.
das Loch in der Ozonschicht
ozon tabakasında delinme

Das Vorstellungsgespräch
görüşme, mülakat

der Bewerber
görüşme yapılan kimse

der Interviewer
görüşmeyi yapan kimse
Der Interviewer bestimmt die Leitlinien des Interviews.
berücksichtigen
dikkate almak

angemessen
uygun bir…
Verwende eine präzise und angemessene Ausdrucksweise.
die Ausdrucksweise
üslup, ifade şekli
eine prägnante Ausdrucksweise
die Führungsqualitäten
liderlik özellikleri

ehrgeizig
hırslı

respektieren
-e saygı duymak

stolz
gurur duymak

entschlossen
kararlı

überzeugt
kendinden emin
Ich bin immer von meinem Talent als Lehrerin überzeugt gewesen.
begeistert
ateşli
Er war begeisterter Sportfan; normalerweise ging er zu jedem Match.
Die Gesellschaft
şirket, toplum

unternehmen
girişmek, el atmak

leisten
yapmak, yerine getirmek, üstesinden gelmek
Das kann ich mir nicht leisten.
sich fürchten vor
-den korkmak

verlassen
ayrılmak, terk etmek

Das Angebot
teklif, arz

begleiten
eşlik etmek, refakat etmek

der Rundgang
gezinti, dolaşma, tur

Ausgeben
sarfetmek, harcamak

einschränken
azaltmak, sınırlamak

übrig
artan, kalan, öteki, diğer

bemessen
ölçmek, paylaştırmak

großzügig
cömert, eli açık

sparen
biriktirmek, tasarruf etmek, idareli harcamak

träumen
rüya görmek, hayallere dalmak

fassen
tutmak, yakalamak, kavramak

aufwachen
(uykudan) uyanmak

die Müdigkeit
yorgunluk, bitkinlik
Ich kann nicht einschlafen, obwohl mir die Augen vor Müdigkeit fast zufallen.
zufallen
kendiliğinden kapanmak, düşmek
Das
Bundesverfassungsgerichts
Alman anayasa mahkemesi